24 Temmuz 2011 Pazar

Aşksız Sex Olmaz Diyorlar....

Olur anacım, bal gibi olur..

Şöyle az pişmiş, yağlı kısımları zehirmişçesine santim santim ayıklanmamış, tuzu dengeli serpiştirilmiş, kanlı kanlı bir bonfileyi elbette her aklı selim vatandaş baş üstünde tutar(sıkıcı vejeteryanusları ciddiye dahi almıyorum).. Lakin... O caaanım bonfileden pırasaya, enginara düşüş de(iç ses: bööğğk!), yalnızca 3 gram açlığa bakar işte..

Yeterince açsa bir insan, zeytin yağlı bakla da yer, bayat ekmek de..

Yeni zibidiler bilmez tabi; savaş zamanı ekmeği karneyle alırdık biz.. Mısır koçanlarını döver, un yapardık.. Nerede kaldı kırmız etler, köfteler, börekler... Peeeeh!!... Aç insan mı arayacakmış onları? Sen duydun mu hiç 'yok ben illa zeytin yağlı dolma isterim.. o olmazsa olmaz' diyen Etiyopya'lı? Duymadın... Duymazsın tabi, nereden duyacaksın; varsa yoksa meg ryan filmleri, holivud aşkları/sindirella masalları....




Açlık nedir bilir misin sen? Kaç gram testesteronla ahkam kesiyorsun ÖküzlerinÖndeGideni'ne? Basalım damarlarına kilo kilo tastesteron... Bak bakalım kaç gün sabredebiliyor, kontrollü kalıyorsun...

'İnsanı-hayvanı ayıran, cinsel dürtüleri kontrol edebilme becerisidir' hedehödösüne, demagojiye, panterhatçe'liğe falan gerek yok.. Acı var mı o kontrol esnasında? sende yok, onda var.. Biliyor musun o hormonal seviyede, o açlığın vücuttaki tepkilerini/bünyeyi yönlendirişini/şiddetini? hayır.. Nasıl Tipet'li rahip olmasını bekliyorsun, sen orada altın kuru keyifin yerinde pinklerken?

Kimsenin bonfileyi(aşkla sex) yerdiği yok; o elbette en güzeli... Demeye çalıştığım şey şu: testesteronu xx bir seviyenin üzerindeki aç bir insanın, 'ille de bonfile!' diye tutturma lüksü yoktur.. Önüne ne konursa onu yer.. Hiç bir şey bulamazsa doğramaları, kapı pencereyi kemirir garibim.. Bunun adına kontrolsüzlük yahut şımarıklık diyen, anrdojen düşkünü/testesteron fakiri kadını/adamı da bir güzel sopalayasım gelir arasıra, bazı bazı..

Ha 'tok olduğu halde pırasa derdne düşen'leri soruyorsan, onu tartışırız bak..
Onların durumunu da 'Tayland'da gidip, kızarmış akrep yemeyi düşleyen turistlere benzetirim ben.. Bilir/tahmin eder tadının b.k gibi olduğunu(afedersin).. İhtiyacı falan da yoktur 'onu yemeğe'.... Ama ..... Ama işte, 'merak' kötü şey dostlar... Adamı rezil de eder, vezir de bu meled... Evdeki tüm çekmeceler, tencereler pirzolalarla, dolmalarla, köftelerle dolu olsa da fark etmez.. Kimisi midesizlik der bunun adına, kimi kontrolsüz merak, kimi de şımarıklık..

Gönülden bağlı olduğu kadınla, istediği sıklıkta ve kalitede sevişebilen bir adam 'dahaaaaa!! dahaaaa!!!' diye geziniyorsa ortalıkta, onun adı başkadır tabi.. -Ki o durumda olduğunu düşünenlerin %99'u da, öylesine kendilerine dönük, öylesine empati yoksunudurlar ki, durumun onların düşündüğü gibi toz pembe olmadığını dahi sıklıkla fark edemezler 'bence'.. (ha 'şu hayatta her şey biz insanlar için.. hangimiz daha günahsızız?' mevzularına girersen, burada da 8 oluruz bak)

Hayat elbette bir yarış olmamalı modern insan için..Eşini mutlu etmek için kendini paralayan kadın modelini bekleyen/isteyen yok... Ama... Bilin işte işin testesteron cephesini.. Her şeyden önce yaklaşmak, saygı duymak, vıdıvıdı etmemek, 'anlamak' lazım hormonların ettiklerini..

Not: Aynı senaryoyu, duygusal açlık ve/veya cinsel açlık mevzularında tam ters cinsiyetlerle de kurgulayabiliriz... Mesele erkek azgın, kadın tok meselesi değil çünkü; daha genel bir şeyden söz ediyorum..

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Uğurlar Ola....

Telefon rehberimi karıştırıyordum.... Bilirsiniz, yazlıkçı aile tatillerinin vazgeçilmezidir can sıkıntısı.. Dürttü yine bir şeyler..

27 İsim sildim... Hayatımda bir zamanlar kıymetli yerleri olan, iş yaptığım, gezip tozduğum, seviştiğim, aşıkımsı olduğum 27 farklı isim..

Ne çok fuzuli insan varmış hayatımda.. Facebook listem de öyle bak.. Zaten topu topu 150 kişi falan var(üşendim şimdi bakmaya; ama o civarda sanıyorum); %80'i hemen hiç görüşmediğim insanlar..

Ha bu arada aklıma ne geldi bak: Ben insanları facebook listelerine göre de kategorize ederim :S
-100kişi: asosyal-tuhaf insanlar.. 100-200kişi: güzel, seçici insanlar.. 250-300 kişi ve ötesi: pis sosyaller, g.t herifler...

Herneyse.. Yine çok dağıtmaya başladım kafayı; toparlayamıyorum mevzuları(yatakta pek işe yarar ama bu dikkat dağınıklığı:P)..

Temizlik vakti işte.. Sembolik bir şey; hayattan çıkartmak gibi..

Can yakan, fuzuli ve anlamsız insanlar... Telefon rehberindeki varlıkları dahi midemi ekşitiyordu ne zamandır..

Uğurlar ola....

(üşenmezsem sırada facebook listesi, gtalk listesi, ıvır zıvır var..)

19 Temmuz 2011 Salı

Öküz & Yavru Kuş [updated]

"Ha 1, Ha 5.. nasıl olsa elimi kana buladım" deyip, bu sabah da bahçedeki yavru kuşları tek tek kestim üzerinize afiyet.. Önce kanatlarını koparttım ki kaçamasınlar.. Sonra...... Ehehe.. Şaka lan şaka; atlamayın hemen...


Güney marmara-ege civarındaki yazlıkçılar yakiinen bilir; evlerin dış yüzeyindeki en olmadık köşelere yuva yapar kırlangıç vb kuşlar(hiç anlamam kuş türlerinden; soriii).. Annenin ağzıyla çalı-çırpı getirmesine, tükürük-çamurla yuvayı inşaa etmesine, çekirgenin bacaklarını kopartıp yuvadaki yavrulara yem etmesine, ilk uçuş pratiklerine falan aşinayım... Ama bu denli beceriksiz uçucularla ilk defa karşılaştım ne yalan söyleyeyim...

Günde 40 defa pat pat düşüyor yuvadan veletler..
Anaları bir dünya; wild wild world yasaları gereği, uzaktan 'hadi len! hadi!' demekle yetiniyor g.t... Yemek taşımayı da kesti akşam üzeriyle birlikte..

Hayır ama.. Benim asıl kızdığım, yavrular.. Ulan madem uçamıyorsun, ısrar etme/acele etme; otur oturduğun yerde 2 gün daha.. Gelişsin kanatçıkların; 2 gün sonra yeniden denersin.... Afedersin d.tünde tüy yok daha, nene senin uçmak; aşağısı kedi dolu! Yahut madem bir cesaret attın kendini yuvadan, iki kanat çırp/debelen bari az buçuk.. Yok... Çuval misali kütt diye düşüyor bu psikopatlar :S

Vay sonra kolum acıdı, kanadım burkuldu; ağla dur... E müstahak sana... Çırpsana yahu kollarını; hiç mi seyretmedin ananı-babanı yemek getirirken :S

Neyse mevzu o değil; dağıtmayayım konuyu şimdi..
Bu salaklar(afedersiniz) 5dk'da bir yuvadan düşmeye başladılar öğle saatlerinden sonra.. Onlar düşüyor; öküz, incitmeyeyim diye overdoze özenle avuçlayıp yuvaya geri taşıyor.. Onlar düşüyor, Öküz geri taşıyor.. Akşama doğru isyan etti dış sesim... 'E yeter da! 3dk farketmesem kediler kapacak; akbabalar gibi fır dönüyorlar etrafta.. bana da günah değil mi yahu? sabahtan beri maymun ettiniz, nöbet tutturuyorsunuz dibinizde!'..


Baktım pratik anlamda pek mantıksız olmaya başladı süreç(başa çıkılacak gibi değil); düşenleri tek tek alıp yakındaki bir kutuya doldurmaya başladım.. Nasıl alt alta üst üste duruyorlardı ise artık; 3 küçük yavru çıktı o d.t kadar yuvadan..

Şimdi yatağımın başındaki irice bir kolinin içindeler.. Çay kaşığıyla, damlalıkla su içirmeye çalışıyorum.. Göbeklerini kaşıyınca, gagalarına vurunca ağızlarını açıyorlar :S Fırsat bu fırsat, ultra mini boy balık parçalarını tıkıyorum ağızlarına..

Bi kuş bakıcılığı yapmamıştım zaten; bu sene o da kısmetmiş :S

Neyse fikir verin siz bana..
Ne yer bu guş hayvanları?? Yahut ne etmek lazım şimdi bunları yaşatmak için??

--------

Update 19.07.2011 - 20:40:

Guşlardan birini kedi yedi :S

Kutusunda durmamış angutyo; dikkatin başka yerde olduğu bir anı kollayıp, fırlamış dışarıya.. Kayboldu deli.. Dakikalarca/saatlerce aradık bahçede... Yok da yok :/

Az önce mangalcı kedilerden birinin ağzında bahçeden çıkarken görüldü :(

Gerisi sağlam ama.. Güvendeler(onalar bu kaybolan deli kadar zıptırık değil.. uslu keratalar)

Serhan'ın tavsiyesine uyup, elde çöp şişlerin çubuğu, süt-püskevit bulamaçı mamayla besliyorum güde 5-6 defa.. Şehir merkezine inip şırınga da aldım 'su' için.. An itibariyle beslenme zamazingosunda sorun yok yani. Uçuş eğitimlerine de başladık üzerinize afiyet.. Havaya atıp tutuyorum; deli gibi çırpıyorlar kanatları.. Netice 0-0 tabi şimdilik :S

Biraz daha büyüsünler, mangal yapacağız ;)



Update 21.07.2011 - 21:00:

Kuşlardan biri daha(son fotoğraftaki), öldü.. Avucumda verdi son nefesini :S

Neden bilmiyorum..

Son kuş.... O da bir tuhaftı bugün.. Keyifsiz, depresif, halsiz, tatsız.... Nasıl tanımlasam bilemedim :S

Günde 6-7 defa püskevit bulamaçı ve su, günde 1-2 defa da çekirge vb küçük böceklerden veriyorum/vermeye çalışıyorum.. Bugün pek keyifsiz ve iştahsızdı mesela..

Uçuş derslerinin ardından pek tatsız oluyor bilhassa(30-40 cm havaya atıp, avucuma yahut çimlerin üzerine düşürüyorum)..

Şimdi kutusunun içinde, bir köşeye sünmüş, kımıldamadan duruyor... Umarım yarın tatsız bir süprüzle daha karşışalmayız :/

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Öküz Yılana Karşı [updated]

Bir yazlıkçı aile tatili de vukuatsiz geçse şaşacağım zaten..

Denizden döndüm.. Bahçede ayaklardaki kumları yıkayıp eve yönlendiğim esnada, annenin özene bezene dikip şekillendirdiği yandaki yeşilliklerin/çiçeklerin arasından beklenmedik bir hışırtı ilişti kulağıma.

Az buz da değil, -ki çekirgedir-böcüktür diye duymazdan geleyim…
Belli, irice bir şey var aralarda.. Alışılmadık bir şey… Sürünme sesi gibi..

Dınınııın!!

!! Oyytt… Yılan?? Yılaaaaaaaaan !!!!

Evet, bu seneki maceramızın başrol oyuncusu: 90-100cm uzunluğunda kahvrengi bir anakonda yılanı!! :P (valla bak.. anokondaydı… yeminle..)

Evdekilere haber verildi verilmesine de; kıyımsız öküz doğruları, avın kurallarını fena sınırlayacak gibi görünüyor…

Öldürülmeyecek, 'esir alınacak' yılan :S Güya… Yahut, 'yerse'…

Süpürge saplarıyla çalılar silkelendi(-ki çıkartsın başını yeşilliklerin arasından da, ittire kaktıra öteleyelim bahçe kapısının altından).. Hortumla su döküldü.. Ateş yakmak dahi geçti akıllardan..

Yok.. Sır oldu herif!

Arada çıkartıyor kafayı, üzerine çullanılıyor allah ne verdiyse… Iskaladın mı, bir 15 dk daha ara ki bulasın.. Biz bir uca koşuşturuyoruz, o diğer uca; bildiğin kedi-fare köşe kapmaca oynuyoruz yılanla..

Peeeeh… Zor bir mücadele..

İşin kötü yanı, herif hem şanslı, hem hızlı, hem de çok iyi kamufle oluyor…

Yok da yok..

Zorlu bir yarım saatin ardından, birazda yorgunluğun verdiği asabiyetle pes edilip, ağır silahlar kuşanılıyor(kazma-kürek)..

1 Saat… 1buçuk saat… Kimi kandırıyoruz :/ Netice yine 0-0..

Hava kararmak üzere… Vakit kalmadı… Deli gibi eşeleniyor çalılar, çiçekler…

3 Erkek… Baba öküz, abi öküz ve öküzlerinöndegideni.. 3 öküz bir yılanın üstesinden gelemiyor (yok adam; kayboldu d.t kadar yerde :S)

Saat 9… Pes etme vakti sanırım… Yenildik…. Hüsran…. Rezillik….

Yılan: 1 - öküz ailesi: 0…

Gelişmeleri an be an paylaşacağım… Az sonraaaa!!

(olan, annenin çiçeklerine oldu bu arada… hayvanı saklandığı yerden çıkartacağız derken, toz duman oldu oldu caanım çiçekler :/)

UPDATE:
Saat 11:05.. Gece çayı faslının en hararetli anında 'mangalcı kedilerinden biri' bahçedeki çam kırması ağacın tepesine doğru tırmanmaya başladı.. Şaşırdım.. Zira gece vakti kedi ne diye ağacın sık dalları arasına, üstelik en en tepesine doğru ok gibi fırlasın ki??

Biz çiçeklerin yanında debelenirken, eşşek adam yandaki ağaca tırmanmış meğer(evet; pek çok yılan ağaca tırmanabilir).. Pat etti, düştü yere... Sonra önde yılan, ardında kedi, ardında Öküz başladı bahçe içerisinde bir kovalamaca.. Davuklar(kadınlar) çığlık çığlığa! 'Öküz keseri kap!', 'öldür onu!!', 'Dikkat et Öküz; ısırır mısırır!!'...

Soğuk da meled; tırsıyor insan...

Neyse... Neticede bir köşede kıstırıldı düşman( ne düşmanı? :/ ).. Elde keser; herkes sana bakıyor... İndireceksin mecbur :/

Göler kapandı.. Keser sallandı... Kafa ayrıldı..

Günün sonu: Öküz:1 - Yılan:0... Ama Öküz yine mutsuz, yine vicdan azaplı :/

İç ses: Erkek olmak zor zanaat anacım.. Öldürsen bir türlü, öldürmesen başka(mahalle baskısı mı diyeyim; beklentili bakışlar mı.. bilemedim:S)...


Geçen seneki yazım: Tarla Faresi & Öküz

15 Temmuz 2011 Cuma

Feribot İnsanları

Şu Yenikapı-Bandırma feribotlarındaki "yürüyen insanlar" pek güldürür, pek düşündürür beni.. Gemi hareket eder etmez en afilli gömlekleri, mini mini boy etekleri, havalı motosiklet tulumlarıyla bir sağa bir sola turlar durur bunlar.. Nereye, niye yürürler anlamaz tabi öküz beyinim..


'Bacaklar açılsın' desen değil; İstanbul'dan yolculuk daha yeni başlamış. 'Sıkıldı' desen hiç değil; topu topu 2 saat sürüyor bütün yol.. So?

Nedir abi sizin derdiniz? Niye geziyorsunuz olum geminin içinde; kordon boyu falan mı sandınız?

Bir de 'feribot açları/yiyicileri' vardır bak..
Sanırsın 2 gün aç kalmış, yoldan geliyorlar.. Motorlar çalışır çalışmaz kahveler, pastalar, pizzalar, börekler.. Manyak mısınız yahu? Yok mu evinizde-arabanızda atıştıracak bir şeyler? Hadi 'imkanı olan var, olmayan var.. ayıptır, günahtır' kısımlarını geçtim; bitirdikten sonra tepsini kaldır bari.. Hiç mi kimse 'kalabalık içinde' yemek yerken az biraz tereddütlü olunması gerektiğinden bahsetmedi size..

iç ses: utanırım lan ben; ki öküzlerin önde gideniyim biliyorsunuz :S

Hava atma aracı mı acep bu meled? En afilli pastayı yiyen daha mı zengin, daha mı havalı oluyor? Yahut feribottan kadın/erkek kaldıran var mıdır cidden? 2 Saatlik yolda, kendini kime/niye gösterecek, kime hava atacaksın yahu?

Ben mi çok dar/sığ kafalıyım(-ki öyleyim); yoksa bu feribot insanları, hakikaten benim düşündüğüm kadar gülünç mü?

Ha bir de bak, yanlarına oturan insanı beğenmezlerse de (malum, bandırma ve civarındaki memleketim köylüleri de biner zaman zaman aynı vapura) yol boyunca cıkcıklar, üfler püfler bu feribot insanları... Öküz iç sesim durmaz tabi; sorar, "o cıkcıkladıklarınız mı daha adam, siz mi?"diye...

8 Temmuz 2011 Cuma

Asabi Öküz [11]

"Para yok, para yok" diye ağlar millet; 50.000 kişilik stadda 300tl'lik, 500tl'lik konser biletleri tükenmiş.. İğne atsan düşeceği yer yok... "Aha bak burası müsait" diye, bayrak direğinin tepesinde yer gösteriyor Biletix gişesi..

Oha lan! Hani ben patrondum, siz memuruslardınız; 3 kuruş parayı hesap ederdiniz; ekonomi kötüye gidiyordu falan??

Big4'da bile bu denli bilet karaborsası olmamıştı yahu; nefret ediyorum şu taksim insanlarından! Bi konsere de gitmeyin lan!

Bi de, bide...

Hevesle çektiğim, el emeği göz nuru, fıstık gibi fotoğraflar paylaştım güya; yine 10 tane "vay öküz!!" gelmiş...

Psikopat mısınız yahu; bu sefer niye "vay öküzz!"?? Gizli çekim falan mı sandınız, yahut pornografik mi göründü aç/fesat bünyelere? Nedir yani Öküz'le derdiniz; anlamadım ki?

Gak diyorum "vay öküz!!", guk diyorum "vay öküz!!"; psikopat edeceksiniz lan beni :S

// iç ses: huysuz ihtiyarlar gibi hissettim kendimi :S Niye acaba?

3 Temmuz 2011 Pazar

Vicdansal Füze Savaşları :S

Bazen şu vicdan şerefsizinin ümüğünü sıkasım geliyor(vildan değil; vildan'ın dudakları köfteydi bak:P Onun ümüğünü sıkmanın manası yok)..

Ömrü hayatında görüp görebileceğin en şekilli, en sexi vücutlardan biri seni istiyor. Elini versen, kolunu alamayacaksın hatta; paylaşılmış hemen hiç bir şeyiniz, süreci şekillendirecek/sebep olacak nokta kadar bir açıklamanız olmamasına rağmen.

Sebebinin, nasılının önemi yok; gacı aşık.. Hem de söylediğine göre, sırılsıklam/kör aşık.. "Biliyorum beni istemediğini; ama 10dk sarıl, 10dk beni severmiş gibi yap, karşılığında 'istediğin kadar sex' sana"; diyebilecek kadar aşık. Bile bile, evine her gece hıçkırıklarla ağlayarak dönmeyi göze alabilecek kadar aşık..


En abaza dönemler(evet, gayet kontrollü olduğum zamanlar da olabiliyor//bknz: official ilişki vakitleri//), kendisini kullanmam/bile bile kandırmam için yalvaran gencecik bir kadın, muhteşem memeleri(memeyi füzeye neden benzetirler; yakiinen öğrenmiş oldum:P), ve...... ve elbette vicdan......

Pufffff...

Onu bunu bilmem arkadaş; "şu hayatta ya vicdanın/allah korkun olmayacak, ya da fokurdayan hormonların".... İkisi birden oldu mu, 2 dövülüp 1 sevilen çocuk psikolojisi gibi saçma sapan bir netice çıkıveriyor ortaya..

Kamera şakası mı yapılıyor; yukarıdaki ısrarla beni mi sınıyor anlamış değilim... 1 Değil, 2 değil, 3 değil çünkü.. Benzeri neler gördüm şu hayatta..

Gözünüzü seveyim gelmeyin böyle üzerime.. Vallahi zorlanıyorum seçim yapmakta... Bir tarafım 'saldır kont!' diyor, diğer taraf 'b.k yeme otur!'... Tamam vicdanım var, bekarım, hormonlarım bi acayip çalışıyor falan ama... E yazık yahu bana da; hiç mi insafınız yok!

Özet:
Bi kez daha: Öküz vicdanı > (overdoze testesteron + muhteşem memeler)

'Malesef!' mi desem, şükür mü etsem emin olamıyorum :S

'Neden istemiyorum?' yahut 'neden istiyor?', bence sorgulanmaması gereken, ve mantıklı açıklaması olmak zorunda olmayan sorular.. Ama 'istenmediğini bile bile neden istiyor?' kısımı, düşündürüyor/üzüyor beni..